81 AY 81 İL Tümü

KÜTAHYA

2 yıl önce | okunma

Çinisi ile Unesco ödülü almış Ege Bölgemizin 43 plaka kodlu ili Kütahya


 

 

 

 

 

 

Hitit uygarlığından günümüze Frig,Roma,Bizans,Selçuklu,Germiyanoğulları ve Osmanlı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti medeniyetlerini yaşayan Kütahya ve bölgesi işletilen zengin maden yatakları sayesinde tarihin her döneminde ilgi görmüştür.Türk ve askerlik tarihin en büyük zaferinin kazanıldığı yer olarak da zengin bir kültürel mirasa sahiptir.

Şehre hakim bir tepede bulunan Kütahya Kalesi Hisar Tepesinde kurulmuş , şehrin ilk yerleşim yeri.Bizanslılar tarafından kesme moloz taşlarla yapılan kale zamanla Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kullanılmış , daha sonra içinde ki kafe ve restoranla turizme hizmet vermeye başlamış.Kaleye çıkan yolu her nekadar kaybetsekte surlara doğru dik bir tırmanışla çıkabildik.


 

 

 

 

 

 

 


Şehrin en büyük ve tek padişah camisi Ulu Cami’dir.Sultan Bayezid Yıldırım Han Cami olarak kayıt altına alınmıştır.Şehzade olduğu dönemde Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı ile evlendiğinde cami inşaatına başlanılmış ama seferden sefere koşması sebebiyle ve Ankara Savaşı sonunda Timürleng’e esir düşüp ölmesi ile oğlu Musa Çelebi tarafından tamamlatılmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

Bu Büyük Cami 45X25 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Kuzeydoğu köşesinde bir minaresi olan caminin üç yönde kapısı vardır. Ana giriş kapısı karşısında sakahane bulunmaktadır. Cami içindeki büyük sütunlar Aızanoı Antik Kenti’nden getirilmiştir. İç kısmında küçük bir şadırvan vardır.Şadırvanın üstüne dört sütunlu müezzin mahfili yapılmıştır. Caminin ana mekânı, altı sütunun desteklediği yan yana iki kubbe ve yanlarda yarım kubbelerle örtülüdür. Caminin yarım kubbeyle örtülü, dışa çıkıntılı mihrabının sağındaki Kâbe tasvirli çini pano görülmeye değerdir.

Medrese binası 1314 yılında Germiyan Beylerinden Umur bin Savcı tarafından yaptırılmıştır. Vacidiye Medresesi olarak da anılır. Kesme taştan inşa edilen yapının girişi Selçuklu sanatının özelliklerini yansıtmaktadır. Kapıları kubbeli, orta mekâna açılan dokuz küçük odası vardır. Müzede yer alan vitrinlerde Geç Miyosen döneminden itibaren Paleolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergilenmektedir. Arkeoloji Müzesindeki en önemli eserlerden biri de, Amazonlar Lahdi’dir. Çavdarhisar-Aizanoi’de yapılan kurtarma kazısında bulunan lahit, yüksek kabartma tekniği ile yapılmıştır. Lahdin yan yüzlerinde Greklerle Amazonlar arasındaki savaşları betimleyen yüksek kabartmalar vardır. Dünyada bulunan sayılı Amazon Lahitleri içinde en sağlam durumda olanlarındandır. Müze 1965 yılında ziyarete açılmıştır.


 

 

 

 

 

Çini Müzesi Türkiye’deki ilk ve tek çini müzesidir. Germiyan Beyi II. Yakup Çelebi (1387 -1429) tarafından 1411 yılında yaptırılan imaret, medrese, mescit, kütüphane ve hamamdan oluşan külliyenin imaret ve türbe bölümü, Kültür ve Turizm Bakanlığınca çini müzesi olarak restore edilip, 1999 yılında ziyarete açılmıştır. Kubbeli ve şadırvan orta mekâna, üç yönde kubbeli eyvan ile iki oda açılmaktadır. Türbe bölümünde II. Yakup Bey’in çinili sandukası bulunmaktadır. Yıkılan Medresenin vakıf kitabesi, müzenin giriş kapısının solunda yer alır. Müzedeki vitrinlerde, 14.y.y.’dan günümüze kadar Kütahya ve İznik’te üretilen çini mimari elemanlar, çini kitabeler, çini vazo, tabak, pano ve çiniden yapılma ev gereçleri kronolojik bir sırayla sergilenmektedir. Müzenin girişinde, son Germiyan beyi II. Yakup Çelebiye ait Osmanlı Türkçesiyle yazılmış dünyanın en büyük ikinci taş kitabesi bulunmaktadır. ‘‘Gök Şadırvan’’ olarak da bilinen müzede 13 Temmuz 1766 yılında fincancı ustaları ile kalfalar arasında imzalanan tarihteki ‘‘İlk Toplu İş Sözleşmesi’’nin metinlerini görmek mümkündür.

 

 

 

 

 

 

 

18’inci yüzyıl Türk evidir. Halk arasında Macar Evi olarak da bilinir. Macar özgürlük savaşının önderlerinden Lajos Kossuth (1802-1894), ailesi ve 56 kişilik mülteci grubuyla birlikte 1850-1851 yılları arasında Kütahya’ da misafir edilmiş ve Macaristan Anayasa Tasarısını bu evde hazırlamıştır. Bahçe içinde yer alan iki katlı ve yedi odası olan ahşap ev, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilmiş, Lajos Kossuth anısına müze olarak düzenlenerek 19 Eylül 1982 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müzede Lajos Kossuth’a ait eşyalar ile klasik Türk evine ait etnografik kültür varlıkları sergilenmektedir

 

 

 

 

 

 

 

Ressam ve Neyzen Ahmet Yakupoğlu tarafından 1973 yılında yaptırılmıştır. Yapı tarzı ve süsleme üslubuyla Orta Asya Türk mimarisinden bir esintiyi yansıtır. Sekizgen iki katlı ve tek kubbeli olan yapının içi kalem işi süslemelerle, dışı ise özel üretim mavi Kütahya çinileriyle süslenmiştir. Türk motiflerinin kullanıldığı süslemeleri ve mimarisiyle özgün bir örnektir.

 

 

 

 

 

 

 

19’uncu yüzyıl sivil mimarlık örneklerinden olan ve Anadolu’nun ahşap mimari özelliklerini taşıyan Kütahya evleri, aslına uygun olarak hala yaşamaktadır. Kendine özgü iki ve üç katlı mimarileri, ahşap payandalı çıkmaları, pencere düzeni ve geniş saçakları ile eski konak kültürünün en güzel örneklerini bugüne taşımaktadır. Giriş katları mutfak, kiler, depo ve tarım araçları için taşlık olarak düzenlenmiş, oturma, yatma, yeme, içme ve yıkanma odaları üst katlara yapılmıştır. Giriş kapıları atların geçmesine imkan verecek ölçüde büyük tutulmuştur. Pencereleri az sayıda ve küçük ebatlıdır. Kütahya evlerinde” çıkma”, mimari üslubun en önemli öğesidir. Sokaklar çok dar olsa bile saçaklar birbirine değercesine çıkmalar yapılmıştır. Karakteristik Kütahya evi genellikle büyüktür. Dış renklerde yüzey beyaz, kirli sarı, çivit mavisi veya aşı boyası renginde boyanmış, geren (toprak) sıvalıdır. Germiyan ve Ahierbasan sokaklarında sokak boyunca sıralanan bu evleri görmek mümkündür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir