81 AY 81 İL

SİVAS

6 yıl önce | okunma

81 ay 81 il projesinin ilk durağı Sivas oldu.Ünye’den start vereceğimiz yolculuk Ünye-Akkuş-Niksar-Tokat-Sivas güzergahından 300 km ve yaklaşık 4,30 saat sürecekti.Hava hafta sonu için bulutlu görünüyordu.

14 Ekim 2017 sabah 06.00’da Elhun’u evinden alarak başladı yolculuğumuz.Sabah tanyeri henüz ağarmaktaydı.

İlk  durağımız Çamlıbel Geçidi ve Atatürk Çeşmesi oldu.Ulu önder Samsun ‘a çıktıktan sonra Sivas’a giderken burada soluklanarak tepede bulunan çeşmeden su içmiş ,daha sonra bu çeşmeyi bir anıt haline getirmişler.

Niksar ve Tokat derken öğlen 10.30 gibi Sivas şehir tabelasının yanındaydık.

Sivas-Yozgat yolu üzerinden Barbaros Bulvarını takiben İnönü Bulvarı üzerinden şehir meydanına ulaştık.İlk gözümüze çarpan güzel havanında etkisi ile sokağa çıkan üniversite öğrencileri ve izne çıkan askerler oldu.Güzel bir kalabalık vardı şehir merkezinde.Meydan oldukça ferah ve geniş bir alandı.Bulvarın sağında ve solunda birçok alışveriş dükkanı ve onlarca banka ATM’si cadde boyunca yer alıyordu.

Meydana geldiğimizde sol tarafımızda Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Kongre Binası , tam karşımızda Orduevi ve Valilik Binası sağ tarafımızda ise Çifte Minareli Medrese ,Buruciye Medresesi,Kale cami tüm heybeti ve  güzelliği ile gözlerimize bayram yaptırıyordu.
Meydandan sağa doğru şehrin içerilerine doğru Atatürk Bulvarından kalacağımız otele Eretna oteline doğru ilerledik.Otel girişlerimizi yaptırırken sorduk Eretna ne anlama geliyor diye ; Sivas’da hüküm süren Anadolu Beyliğinden biri olan Eretna Beyliğinden almış.


Güne bizi Sivasta misafir eden dostumuz Mustafa Arslan ile devam ettik, otele gelip bizi karşıladıktansonra beraber şehir turuna çıktık.Mustafa Ağa  ile offroad camiasından uzun yıllara dayalı bir dostluğumuz vardır.Ona projemizden bahsettiğimizde Cumhuriyetin temellerinin atıldığı ilden yani Sivas’tan başlangıç yapmamız gerektiğini söylemesi bizi ikna etmesi için yeterli bir sebepti.


Sivas’da ilk durağımız onu tabiri ile şehrin sahibi olan Ulu Cami oldu.Anadolu’nun ilk Ulu Cami tarzında yapılan eserlerinden biri olan Ulu Cami eğri minaresi ile dikkat çekiyor.Mustafa Ağa’nın anlatmasına göre minare kimi zaman iyice eğilirken kimi zamanda doğruluyormuş.Tek katlı olan cami birçok kemerin üzerinde inşa edilmiş.Kemerlerden birinde devamlı Kuran okuyan ve dua eden birileri var.Anlatılanlara göre Hızır A.Selam en çok bu camiyi ve o kemerin olduğu yeri ziyaret edermiş.1197 yılında inşası bitmiş cami bugün 820 yaşında.Biz gittiğimiz zaman cenaze olduğu için çok fazla rahatsızlık vermemek için ziyaretimizi kısa kestik.

Sivas’da ikinci durağımız Gökmedrese oldu.Ancak restorasyon çalışmalarından dolayı ziyarete kapalıydı.Sadece güvenlik bariyerlerinden şöyle bir göz atabildik.Mavi çini işli giriş bölümlerini görebildik zaten Gökmedrese adını da Gök mavisi çinilerinden almakta.

Sivas’da ilk molamızı Osmanağa Konağında verdik.Daha içeri girer girmez bize Sivas’da gezilecek yerler konusunda bilgi vermeleri çok hoştu.Bugün restoran olarak kullanılmakta.Karşısında  duran restore edilmiş diğer konak ise Abdiağa konağı.Emekli hakim Abdi Başaran’ın hatırasını yaşatmak için kardeşi Hatice Hanım tarafından bağışlanmış.Rivayete göre hakim bey evlenip bu konakta yaşamayı çok ister ama bir türlü evlenemez ,kız kardeşi Hatice hanım kardeşinin bu hatırasını yaşatmak için konağı müze haline getirmek ister.

Sivas’da diğer durağımız 4-11 Eylül 1919 yılında Sivas Kongresinin yapıldığı ve Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı Kongre binası oldu.Atatürk Kongre ve Etnoğrafya Müzesi adıyla hizmet veren binanın birçok odasında Sivas Kongresine ait belgeler ile Atatürk ve arkadaşlarına ait fotoğraflar sergilenmekte.

Kongre binasından çıktıktan sonra hedefimiz tam karşısında bulunan Kale Cami oldu.Caminin avlusunda delikli bir taş mevcut adıda Sadaka Taşı.Hayır yapıp sadaka vermek isteyenler taşın delikli taraflarından birine para koyar ihtiyaçı olan diğer delikli taraftan alırmış.Böylece veren el alan eli görmezmiş.Caminin duvarında bir oyuk var .Kayıp eşya bulanlar o eşyayı o oyuğa koyarmış , kaybeden kişi gelir oraya bakarmış eşyası bulundu mu diye.

Şehir meydanında kalabalık ve hareketlilik olabildiğine devam ediyor,bizde kalabalığın içinden  eski hamam kalıntılarının arasından Buruciye Medresesine girdik.Her medresenin yanında bir hamam mutlaka olurmuş.Din alimleri ve öğrencileri yıkanmadan ve abdest almadan asla birşey yapmazlarmış.Medreseyi inşa ederlerken de her taşı dua ile yerlerine koyarlarmış.

Medrese içinde küçük küçük odacıklar mevcut halen eğitim için aktif kullanılmakta.Avlusu ise kafeterya olarak hizmet vermekte.Alışverş içinde hediyelik eşya dükkanları mevcut.Aynı alanda yer alan diğer medrese ise Şifaiye Medresesi.Eskiden deli hastanesi olarak delilerin tedavisi için kullanılırmış.İçinde hediyelik eşya satan dükkanların yanı sıra Medreseyi yaptıran Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus’un türbesi ve ailesinin sandukaları bulunmakta.Avlusu kafetarya olarak kullanılmakta.

Bugun ki son durağımız Sivas’ın sembolu Çifte Minareli Medrese ; medresenin sadece ön cephesi olan çifte minareleri sağlam kalmış.Etrafı kafeterya olarak hizmet vermekte.

Genel olarak Sivas; her tarafı medrese , han ve camilerle dolu tarihi bir sehir.Şehrin kalabalık alanlarının temizliği dikkat çekici.Ne yerlere atılan çöp ne de yere atılan bir yemiş kabuğu gördük.Daha dikkat çekeni ise etrafta bir tane çöp arabası yada ortalığı temizleyen belediye çalışanı yoktu.Bu da aslında yaşayanların temizliğe verdiği önemi gösteriyor.Kısaca Sivas oldukça temiz bir şehir.

Cumhuriyet Üniversitesi yaklaşık 60.000 öğrenciye sahip .Bölgede bulunan askeri üslerde ise 8.000 civarında asker yaşamakta.Bu da şehre oldukça genç bir nufüs kazandırmakta.Dolasıyle ekonomi de onlara bağlı olarak cafe ve restoranlarda kendini göstermekte.
Öğlen yemeğinde Sivas Köftesini tatdıktan sonra kahvesi ile meşhur Çerkez’in Kahvesi ‘ne doğru yola çıktık.İçeri girince ortamın sıcak havası ve enerjisi size kendini hissettiriyor tarihi objeleri izlerken kahvelerimizi yudumlamak bize iyi geldi.İçeride gençlerden yaşlı dedelere kadar geniş bir müşteri kitlesi mevcuttu.3-4 kuşak bir arada diyebiliriz.

Kahvelerimizi yudumladıktan sonra Taşhan’a da uğrayarak ve orada bulunan çift başlı aslan figürlü çeşmeyi de gördükten sonra istiharat etmek üzere otelimize çekildik.


Akşam hava kararınca şehrin ışıklarını yakından görmek için tekrar Sivas meydanına gittik.Işıklandırılmış meydan , su havuzu , ışıklandırılmış tarihi yapılar tüm heybeti ile görülmeye değerdi.İlk durağımız gündüz güneş ışıkları altında gördüğümüz tarihi yapıları spot ışıklar altında fotoğraflamak oldu.Tarihi orduevi ve Valilik binası da gece dışarıdan ziyeret ettiğimiz yerler oldu.Ama havanın kararması ile de şehir iklimini yani akşam soğuğunu da hissettirmeye başladı.Günün yorgunluğunu atmak üzere otelimize çekildik.

Sabah güzel bir kahvaltıdan sonra şehir merkezide kısa bir yürüyüş yaptık.Sonrasında biraz şehir dışına açılalım diyerek Eğri Köprüyü görmeye gittik , restore edilmiş Kızılırmak’ı aşan ortadan açılı bir şekilde inşa edilmiş bir köprü.Selçuklular döneminde yapılmış 173 metre uzunluğunda bir köprü.Seyri güzel ama etrafı kirli

Yaklaşık 3-4 kilometre yukarıda  Erzincan yolu üstünde yine Kızılırmak’ı aşan diğer bir Selçuklu eseri olan köprü Boğaz Köprüsü.Köprüler hala işlevsel ve araç geçişlerinde kullanılıyor.

Tarihi yapılardan sonra sıra Hobbit evleri olarak basına yansıyan ve Sivas Belediyesi tarafından yapılan Sivas Paşa Fabrikası Yamaç Evlerini görmeye gittik.Paşa Fabrikası mesire alanı içinde yamaçlar oyularak inşa edilen evler oldukça ilgi görmekte.Mesire alanı oldukça geniş bir alana sahip ve belediye güzel bir hizmet sunmakta.Hafta sonları için ailecek piknik yapılacak çok güzel bir doğal park.

Sivas günlerimiz şehrin tek alışveriş merkesi olan Primemall ve Mustafa dostumuzun iş yerini ziyaret ederek son buldu.
2 gün boyunca Sivas’ı gezmekten ve Mustafa Arslan’ın misafiri olmaktan oldukça keyif aldık.Emeklerine ve ev sahipliğine çok teşekkür ederiz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir