81 AY 81 İL

TOKAT

6 yıl önce | okunma

81 Ay 81 İl projemizin 2. ili Tokat oldu.Yine güneş doğmadan yola koyulduk , rotamız Akkuş Niksar ve şarkısı ile meşhur Almus üzerinden Tokat’a ulaşmaktı.Aynı güzergahı başka zamanlarda da kullandığımız için ezberlemiştik o yolları.

 

İlk olarak Almus barajını ve baraj gölünü ziyaret ettik , yolda kontrol amaçlı durduran Astsubay ile kısa bir offroad sohbeti yaptık , meğer o da bizim Ercan Usta’ya yaptırıyormuş arabasını.Dünya küçük dedim içimden kalk gel dağın başında bir jandarma noktasında tanıdığa denk gel.

Baraj gölüne normal güzergah dışında yayla yolundan gitmeyi tercih ettik , manzara mükemmeldi.Manzaraya baka baka baraj gölüne indik , gölün kenarı malum piknik alanları ile dolu , muhtemel hafta sonları güzel havalarda burada oturmaya yer bulunmaz.Kısa bir Almus turundan sonra Tokat iline doğru yola koyulduk.

Öğlen saatlerinde Tokat il levhasının yanındaydık.İlk durağımız şehir merkezinde yer alan otelimiz Çavuşoğlu Towers’a gidip odamıza yerleşmek oldu.

Otel lobisinde bulduğumuz  turistik harita oldukça güzel ve kullanışlı hazırlanmıştı.900 adımda 900 yıllık tarih sloganı altında şehirde gezilecek tarihi yerleri güzel bir yol ile birleştirmişler ve bunu haritada çok güzel sergilemişler.Şehri gezmeye gelen turistler için çok faydalı, herşey haritada.

Bizimde hedefimiz haritada yer alan numaralara göre sırayla eserleri gezmek oldu ve ilk durağımız 900 adımın başlangıç noktalarından biri olan Esentimur Türbesi oldu ,halk arasında Sivri Tekke olarak da bilinen türbe 1314 yılında Emir Nureddin İbn-i Sentimur adına inşa edilmiş.Kubbesi sivri olduğu için Sivri Tekke diye biliniyor.

İkinci durağımız Garipler Cami ; Anadolu’da en eski camilerden biri olarak bilinmekte

Sonrasında  Sümbül Baba Türbesi ve Gök Medrese ziyaretleri yaptık ama ikisi de kapalıydı , içeri girip gezmek mümkün olmadı.

Şehrin merkezinde yer alan en güzel camilerden biri olan Meydan diğer adıyla Hatuniye Cami 1485 yılında Sultan 2.Beyazıd tarafından annesi Gülbahar Hatun adına yaptırılmış.

Yolumuz cadde üzerinde yer alan Taşhan’la devam etti , Osmanlı döneminde inşa ettirilen han halen aktif , içinde kafeler ve hediyelik eşya dükkanları mevcut.Dinlenmek için güzel bir yer.

Şehrin tarihi Sulu Sokak denilen sokakta çok net yaşanmakta.Eski mimarisini ve doğallığını koruyan sokakta onlarca tarihi eseri bir arada görmek mümkün.

Bunlardan biri olan Ulu Cami’nin avlusundan Tokat Kalesini görmek mümkün.Yine aynı sokak üzerinden devam edince müze olarak kullanılan Arastalı Bedesteni ziyaret edebilirsiniz.

Tokat müzesi yani Arastalı Bedesten içinde eski dönemlerden Kalkolotik,Tunç,Hitit,Firig,Roma,Bizans,Danişmentli,İlhanlı,Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eski eserleri görmek mümkün.Bir bölümde Hıristıyanlığa diğer bölümde İslamiyete ait eserleri karşılıklı görmek çok güzel.

Devamında Takyeciler Cami ,Deveciler Hanı ile yolumuza devam ettik , başımızı ne tarafa çevirsek tarihi bir eser görmek mümkün.

Şehir meydanına gelince Ali Paşa camisi ve türbesi ile Burgaç Hatun Türbesi heybeti ile karşımıza çıktı.Ali Paşa camisi de restorasyon sebebi ile kapalıydı.Türbesinde ise kalorifer peteklerinin saklanıyor olması bizi biraz üzdü, birileri türbeyi petek saklama deposu olarak kullanmış.Hoş bir görüntü değildi.

Karşısında Ebu Şems Hanegahı ,Vezir Ahmet Paşa Türbesi ve halen aktif olan Ali Paşa Hamamı ile günü iyice doldurduk.

Gecikmiş öğlen yemeğimizi Pirhan’da yedik , Tokat kebabının zamanı geçtiği için tadamadık ama onun kadar lezzetli yemek yeme şansımız oldu.

Öğlen yemeğimizden sonra hedefimiz Mevlevihane oldu , ancak orası da restorasyon çalışmalarından dolayı kapalıydı.

Bizde oradan ilk önce Beyazıt Camine ardından da saat başı çalan saat kulesini görmeye gittik.1902 yılında yapılan 33 metrelik kule görülmeye değer.

Bir sonra ki durağımız biraz soluklanıp sahlep içtiğimiz Latifoğlu Konağı oldu.Eşsiz bir ahşap işçiliği var.Aile tarafından Tokat Müzesine bağışlanmış bir yapı. Rahmetli  Vali Recep Yazıcıoğlu döneminde konağın üstünden yol geçirilmek istenir , konağın sahipleri valiye haber gönderirler gelsin bir görsün diye ,Vali Yazıcıoğlu’da memurlarını gönderir, giden ekip döndükten sonra Valim böyle bir yapı nasıl yıkılır diye söylerler.Rahmetli  Vali de gelip konağı  kendi gözleri ile görür ve o gün yolu başka yere kaydırarak evi kurtarır ve müze haline getirtir.Şu an bahçesi kafe olarak işletilmekte , konağın içide müze .

Latifoğlu Konağını da gördükten sonra 900 adımda 900 yıllık tarih yolunda biraz saparak Tokat Kalesine çıktık.Çoğu bölgesi restorasyondan dolayı kapalı , açıkcası geziye açık alanlarda da görülmeye değer bir şey yok.Sadece yıkık dökük birkaç tane sur.O yüzden Tokat Kalesi ziyaretimiz kısa sürdü.

Günün yorgunluğunu otelde biraz dinlenerek atlattıktan sonra gece şehrin ışıklarını görmek için havanın kararmasıyla dışarı çıktık.

Özellikle saat kulesi  çok güzel ışıklandırılmıştı.Kültürel yerlerin çoğu restorasyon geçirdiği için ışıklandırmaları yoktu.Kısaca Tokat için gece turumuz kısa sürdü ama şehrin dışında karşı dağlarda ilgimizi çeken ışıklandırılmış yerler olduğunu gördük.Şehre tepeden bakan kafelermiş , gece hamam programımız olduğu için onları görmeye sabah gitmeye karar verdik.

Gece akşam yemeği için gezinirken Hacivat Köftecisi diye bir yerin önünden geçtik.İçeride ki kalabalık ve duvarlarında ki fotoğraflar dikkatimizi çekti.Daldık içeri köftelerimizi söyledikten sonra yer hakkında bilgi alalım dedik ; restoranın sahibi atadan işletmeci yani Tokat’n eski aşçılarından zamanla işini oğluna devretmiş .Oğlununda tiyatroya karşı ilgisi varmış.Kısaca şimdi restoranı işleten kişi restoranın alt katını tiyatro haline getirmiş ,Cuma akşamları Gölge Oyunu Hacivat-Karagöz , Cumartesi akşamları da tiyatro sergilemeye başlamış.Gelenlerinde profili ona göre ilk önce yemek sonrasında alt kata tiyatro izlemeye iniyorlar.Mekanın sıcak ortamı çok hoşumuza gitti.Kesinlikle görülmesi gereken bir yer.

Kaldığımız otelin hamam ve tellalı meşhurmuş ilk önce ben sonrada Elhun güzel bir hamam keyfi yaptık.Masaj değilde dayak yedik desek yeridir.Tellak da bunu söyledi zaten biz sert yaparız masajı diye.Masajın etkisini odaya gidince anladık ikimizde sabaha kadar deliksiz uyumuşuz.

Güne güzel bir kahvaltı ile başladık sonrasında akşam ışıklarını gördüğümüz tepelere doğru sürdük arabamızı.Seyir tepelerinde güzel kafeler açmışlar , Bir yanda kahvaltınızı yapıp bir yandan da Tokat’ı tepeden izlemek mümkün.

Tokat kalesini gezerken ,kalenin tam karşısına düşen uzak ve yüksek bir tepede ki yuvarlak kubbeli yapı dikkatimizi çekmişti.Gıj Gıj dediler hadi gidelim dedik bizde .Biraz uğraştıktan sonra kubbeli yapıya kadar tırmanabildik.Offroad araçı ile gezmenin avantajı bu olsa gerek , yol olmasa bile biz yolumuzu kendimiz açtık.

Gıj Gıj Baba Türbesi ; zamanında Tokat’a yerleşmiş şahıslardan bir tanesi , heybetli bir adammış yürürken ayağının altında ki taşlar kayarken gıj gıj diye ses çıkarırmış o yüzden ona gıj gıj derlermiş.Ölünce de gezdiği dağa mezarını yapmışlar .Bulunduğu yerden şehrin manzarası süper.

Gıj Gıj Baba türbesini de gezdikten sonra yolumuz Pazar ilçesinde bulunan Ballıca Mağarasına döndü.1 saatlik bir yolculuk sonunda mağaranın olduğu yere geldik.

Ballıca Mağarası dünyada bir çok kendine has özelliği ile tek olan mağara.Mağaranın çok küçük bir kısmı ziyarete açık .Büyük bir kısmı ziyarete kapalı ve o bölümde 2 milyona yakın yarasa olduğu söyleniyor.

Yarasaların gece mağara ziyarete kapandığında;  ziyaretçilerin solumaları sırasında bıraktıkları karbondioksiti kanat çırpmaları ile mağara dışına çıkardıkları ve ekolojik sistemi korudukları tespit edilmiş.

Mağara içinde tepeden sarkan sarkıtların yukarıdan geçen dereden sızan sularla oluştuğu , oluşan kayaların ışık tutulduğunda bal renginde parlaması  mağaraya adını veren özellik olmuş.

Astım ve Koah hastalarının sık ziyaret edip tedavi oldukları söyleniyor , mağara zamanında tesadüfen bulunmuş.4 milyon yaşında olduğu tahmin ediliyor.Mağaranın açılmayan alt bölümlerinde büyük bir yeraltı gölü olduğu , dalgıçların en fazla 5 mt dalabildikleri daha derine inemedikleri için büyüklüğünün tam hesap edilemediği söyleniyor.

Ballıca mağarasından sonra  Mahperi Hatun Kervansarayını gezdik ,1.Alaattin Keykubat’ın eşi Mahperi Hatun tarafından 1238 yılında yaptırılmış kafe olarak kullanılmakta.

Tokat gezimize öğlene doğru son verdik , aslında şehirde ve çevresinde ki ilçelerde gezilmesi gereken onlarca Osmanlı ve Selçuklu eseri mevcut.Ama hepsini gezmek haftaları alacak, o yüzden bizde Tokat’ta belli başlı tarihi unsurları ziyaret edebildik.

Dönüşte Türkiye’nim en büyük kalelerinden biri olan Niksar Kalesine çıktık.Kale Roma , Bizans ve İslami dönemleri yaşamış.İçinde Yağıbasan Medresesi de mevcut.Küçük bir de müzesi var.Şehre hakim bir konumda görülmeye değer.

İki günlük Tokat ziyaretimiz boyunca tarihimizin nasıl bir mozaik yapıya  sahip olduğunu birkez daha gördük.Bir şehirdehem Hitit hem Roma hem Bizans hem Selçuklu hem de Osmanlı Kültürlerine ait eserleri yanyana görmek insanda farklı heyecanlar yaratıyor.Binlerce yıl önce orada yaşamış insanları düşünmek ve zamanın acımasızlığını görmek insanı ürpertiyor.Acaba bizim yıllar sonra ki durumumuz ne olacak diye düşünmeden edilmiyor.

Tokat  tarihi aynı anda binlerce yıl geriye götürebilen bir şehir.Ama birçok yapı restorasyon altında olduğu için gezi tarihini iyi belirlemek gerekli.Tabi bizim ülkemizde restorasyonların sürelerini göz önüne alırsak ömrümüzün yetebileceği konusu da soru işareti olur. 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir